Bu ayki yazıya neden olan şey aslında geçen gün internette seyrettiğim bir video. Bu videoda önce erişkinlere soruluyor: Vücudunuzun neresini beğenmiyorsunuz ve neresini değiştirmek isterdiniz? diye. Herkesin ama herkesin vücudunda sevmediği ve değiştirmek istediği bir yer var. Kimi burnunun büyük olduğunu, kimi kollarının vücuduna göre kısa olduğunu, kimi saç-alın çizgisinin çok yukarıda olduğundan bahsediyor. Eminim, bu yazıyı okuyanların pek çoğu sevmedikleri en az bir özelliklerini akıllarına getirmişlerdir. Bu aşamaya kadar kimse şaşırmamıştır herhalde. Videonun ikinci bölümü ise çocuklara adanmış. Aynı soru bu sefer katılımcı çocuklara soruluyor. Gelen yanıtlar belki de bir tokat gibi vuruyor yüzümüze: ben zaten çok güzelim, hiçbir yerim değişsin istemem veya evet kanatlarımın olmasını çok isterdim gibi bize çocukluğumuzu hatırlatan yanıtlar. Galiba büyüdükçe sadece hayal gücümüzü değil aynı zamanda kendi özgüvenimizi, ve kendimize bakış açımızı kaybediyoruz. Yoksa yaşlandıkça çirkinleştiğimizi düşünmüyorum. Korkarım, bizler kendi mutsuzluğumuzu kendimiz yaratıyoruz.
Vücudumuzdan Türkiye’de ne kadarımız mutlu, bunu net olarak söylemek mümkün olmayabilir ama Amerikan Plastik Cerrahi Derneği’nin yapmış olduğu araştırmalar, bu konuda bize önemli fikirler veriyor. Bu verilere plasticsurgery.org/stats adresinden de ulaşabilirsiniz. İlk şaşırtıcı veri tam da bu ilk sorunun cevabını veriyor. Yapılan araştırma sonucunda yazarlar 18-24 ya arasındaki genç kızların %90’ının vücutlarının en az bir yerini beğenmedikleri ifade ediyorlar. İnanılmaz yüksek bir rakam. Her 10 kızdan sadece 1 vücudu ile tamamen barışık. Bunun altta yatan birden fazla nedeni var ama bu oranların son yıllarda iyice arttığını düşünüyorum. Öncelikle sosyal medya, televizyonlar ve reklamlarda hep dört dörtlük olduğu imajı verilen mankenler ve ünlüler ile büyüyor çocuklarımız. Adeta bir algı bombardımanı altındalar. Sürekli birilerine benzeme veya en azından onun gibi giyinme ve görünme telaşı içindeler. Amerikan Plastik Cerrahi Derneği’nin (APCD) verileri de son yıllarda yapılan plastik cerrahi girişimlerinde bir ünlüye benzeme amacı ile başvuru yapan hasta sayısının gittikçe arttığını gösteriyor. Memnuniyetsizlik oranı kadınlarda biraz daha yüksek. Yapılan cerrahi girişimlerin –ister ameliyat ister küçük girişimler olsun- 2013 yılı verilerine göre %91’i kadınlarda yapılmış. En sık yapılan girişimler meme büyütme ameliyatları, burun estetiği girişimleri, göz kapağı ameliyatları ve lazer ile dermaablazyon veya dolgu gibi ofiste yapılabilen girişimler. Rakamları incelediğinizde son on yılda inanılmaz bir artış dikkati çekiyor. Dolgu girişimi sayısı 2013’te 2000 yılına göre %253 artmış görünüyor. Yeni hasta oranı ise %50. Yani hastalar bir kere plastik cerrahiye başvurduktan sonra bu yöntemlere devam ediyor. Varis için bana başvuran hastaların da ağrı, şişlik gibi şikayetlerinin yanında mutlaka kozmetik iyileşme de yer alıyor. İmkanı olan durumlarda varolan durumun iyileştirilmesi hem sağlık hem de güzellik kazandırıyor.
Yaşlanma ile beraber vücudumuzda bazı deformasyonların olduğu bir gerçek. Daha iyi, daha genç ve daha güzel görünmek adına yapılan plastik cerrahi girişimlerine karşı değilim. Bu girişimler özgüveni arttırmaya yardımcı olabiliyor. Benim en büyük endişem, kendi gibi olmanın ötesinde mahalle ve medya baskısı ile kendine değil başka imajlara özenen ve onlara benzemeye çalışan çocuklarımızı yeterince koruyup koruyamadığımız.